Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında parti siyaseti

 
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında parti siyaseti Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında parti siyaseti

Kurumları, kuralları, elitleriyle rejimin  demokratik donanımı anlamında ağır aksak ilerleyen Cumhuriyetimizin demokrasiyle taçlandırılmasına aracılık eden en temel kurumlardan biri siyasi partiler. Üyesiz, seçmensiz partiler bir yana bırakıldığında, parlamento içi ya da dışında aktif olan partilerin de kendilerinden beklenen temsil işlevini yerine getirme konusunda sorunlu olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Üyesi dahi olmayan partiler bir yana bırakıldığında, çoğunun birer tabela partisi olmasının ötesine geçemedikleri de malum. Sayısal fazlalığına rağmen, çoğu birer tabela partisi. Apaçık parti siyasetinin yaşadığı bir kriz olan bu durumun  göstergesi; bireylerin bir siyasi partiyle kendilerini özdeşleştirme duygularının zayıflaması, parti faaliyetlerine katılımın seçim dönemleri dışında düşmesi, sandıkta seçmenlerin kerhen tercih yapması, sonuçta demokratik meşruluklarının aşınmasıdır. İktidarda oldukları için aş, iş kapısı işlevlerinden dolayı milyonlarca üyeye sahip olsalar ya da kurucu parti olma hatırına kendisine oy veren milyonları aşan seçmene sahip olsalar da bugün neredeyse istisnasız tümü için seçmenin “politik sevdayla bağlı olduğu parti” tanımlamasına hak eden parti yok gibi. Bugün Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılına giriyoruz. İçi boşalmakta olan parti siyasetinin Türkiye’de rejim açısından en büyük riski; aksak demokrasimizin demagog, popülist liderlerle yürümeye devam etmesidir ki bunun maliyetinin neler olduğunu çeyrek asırdan beri deneyimleyerek öğreniyoruz. Bu anlamda iktidarda ya da muhalefette olsunlar, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında parti parti siyasetinin en temel işlevi yaşadıkları temsil krizidir. . Meşrutiyet dönemi parti oluşumları bir yana bırakıldığında, Cumhuriyetle yaşıt olan CHP ile birlikte bugün faaliyette bulunan 134 parti mevcut.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında parti siyaseti

Bugün Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılına giriyoruz. Sayısal fazlalığına rağmen, çoğu birer tabela partisi. Apaçık parti siyasetinin yaşadığı bir kriz olan bu durumun  göstergesi; bireylerin bir siyasi partiyle kendilerini özdeşleştirme duygularının zayıflaması, parti faaliyetlerine katılımın seçim dönemleri dışında düşmesi, sandıkta seçmenlerin kerhen tercih yapması, sonuçta demokratik meşruluklarının aşınmasıdır. İçi boşalmakta olan parti siyasetinin Türkiye’de rejim açısından en büyük riski; aksak demokrasimizin demagog, popülist liderlerle yürümeye devam etmesidir ki bunun maliyetinin neler olduğunu çeyrek asırdan beri deneyimleyerek öğreniyoruz. İktidarda oldukları için aş, iş kapısı işlevlerinden dolayı milyonlarca üyeye sahip olsalar ya da kurucu parti olma hatırına kendisine oy veren milyonları aşan seçmene sahip olsalar da bugün neredeyse istisnasız tümü için seçmenin “politik sevdayla bağlı olduğu parti” tanımlamasına hak eden parti yok gibi. . Üyesi dahi olmayan partiler bir yana bırakıldığında, çoğunun birer tabela partisi olmasının ötesine geçemedikleri de malum. Bu anlamda iktidarda ya da muhalefette olsunlar, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında parti parti siyasetinin en temel işlevi yaşadıkları temsil krizidir. Meşrutiyet dönemi parti oluşumları bir yana bırakıldığında, Cumhuriyetle yaşıt olan CHP ile birlikte bugün faaliyette bulunan 134 parti mevcut. Kurumları, kuralları, elitleriyle rejimin  demokratik donanımı anlamında ağır aksak ilerleyen Cumhuriyetimizin demokrasiyle taçlandırılmasına aracılık eden en temel kurumlardan biri siyasi partiler. Üyesiz, seçmensiz partiler bir yana bırakıldığında, parlamento içi ya da dışında aktif olan partilerin de kendilerinden beklenen temsil işlevini yerine getirme konusunda sorunlu olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.